9786056466823
504586
https://www.kitapova.com/susuz-sehadet-evlad-i-resul-hatirasina
Susuz Şehâdet;Evlâd-ı Resul Hatırasına
200.00
Evlâd-ı Resûl'ün ortaya koymuş olduğu “istikâmet” anlayışı, tarihe ve ümmetin sadece bir grubuna has bir olgu değildir.
O nedenle Evlâd-ı Resûl, tarihin bütün zamanlarında “ümmetin tamamını kuşatan bir perspektifle ve tevhîdî sürecin özel bir örneği olarak” ele alınmalıdır.
Bu kitapta bilhassa devlet idarecileri, bürokratlar ve diğer sorumlular tarafından dikkate alınması gereken çok önemli ölçüler bulacaksınız.
144 sayfa, tarih-analiz..
--------------------------------------------------------------------------
Kûfe halkının üç büyük ihânetine tanık olmuştur tarih. Hz Ali'ye uzanan zehirli hançer, Hz. Hasan'a yöneltilen ihânet okları ve Âl-i Beyt'e revâ görülen susuz şehâdet; Kerbelâ!..
Bu Hakk'ın ve tarihin üç büyük şâhidi ile yakın dostları, aynı belde ve civar yerleşke mensupları tarafından birbirine benzer ihânetlere uğramış ve şehîd edilmişlerdir. Bu nedenle; evet bu nedenledir ki o beldenin toprağında hayat sürmekte olan Âl-i Beyt'in şehit kanı, asırlar boyunca ümmet hafızasında yine aynı tazeliğini ve aynı acısını hissettirmektedir.
...
Ancak yaşanan bu elim hadiseyi “ümmetin içine fitne salmak için” kurcalayıp duranlara fırsat vermemeli; her müslüman, birlik ve kardeşlik duygularını esas alarak hizmetlerine devam etmelidir. İslâm dünyasının kardeşlik bağlarına ve Ehl-i Beyt'e ithaf edilecek olan “büyük tevbe ve fiili dua” budur. Mü'minlere yakışan da budur! Aksi takdirde “câhiliye davaları” kıyamete değin süregider, bunun vebâli omuzlarımızda kalır...
...
TAKDİM
Bu küçük risale, Allah Resûlü'nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve O'nun Ehl-i Beyt'ini konu alan sayısız çalışmalar zincirine eklenmiş küçük bir halkadır belki. Ancak kitabın gerek konusu gerek ele alınış biçimi ve okuyucuya sunuş formu, engin bir mefkûreyi öneriyor. Evlâd-ı Resûl'ün ortaya koymuş olduğu “istikâmet” anlayışı, tarihe ve ümmetin sadece bir gurubuna münhasır bir olgu değildir. Bilakis Evlâd-ı Resûl, tarihin bütün zamanlarında “ümmetin tamamını şâmil bir perspektifle ve tevhîdî sürecin özel bir örneği olarak” dikkate alınmalı; analizler buna göre yapılmalıdır. Onları “bilerek veya bilmeyerek” herhangi bir ideolojik fanatizme alet etme yanlışına düşen ve bu nedenle Ehl-i Beyt kavramı üzerinden ümmetin içerisine fitne düşmesine sebebiyet veren bazı insanların yanılgıları da, yine bu hususla alâkalı bir durumdur...
Yazarın konuları ele alış biçiminden de anlaşılmaktadır ki, Ehl-i Beyt öncüleri nin hem hayatı algılamaları hem de algıladıklari her değeri hiç bir mazeret üretmeden hayata kazandırmaları, onların beşerî tasavvurlarının bir uzantısı olarak değil; doğrudan doğruya Hz. Peygamber'den aldıkları terbiyenin ve bunun tabii bir sonucu olarak irşad ahlâkının yüklediği sorumlulukla gelişen bir durumdur. Kitabın muhtevâsında nebevî ahlâkın, hayatın her aşamasına üstün bir davranış ahlâkı olarak nasıl yayıldığını ve bu ahlâkın ne düzeyde bir ehemmiyetle algılanması gerektiği, özellikle ve defaetle vurgulanmaktadır.
Okuyucularımıza yukarıda bahsi geçen hususları özenle ele alarak değerlen dirmelerini tavsiye ediyor; insanlığın iftihârı, son Nebî Hz. Muhammed (sallal lâhu aleyhi vesellem) ve O'nun pâk evlâdının yolu üzerin de sabit kalabilmeyi Cenâb-ı Hak'tan niyaz ediyoruz!
DENİZ GÜLKAN
KAPAK YAZISI
Bir şâh-ı Rusûl duası, Mevlâya yükselen
Cennet gençlerine efendi geldi Hüseyin
İki gözünde nûr olan, Cenâb-ı Zîşânın
Pâyı taht-ı gönüllere Server geldi Hüseyin
Kûfe'de mü'min, Kerbelâ'da â'raf kalıp
Bir tehditle o yemîn-i Kübrâyı unutan
Bey'ât-ı Hak'tan yüz çeviren süfehâya
“Susuz Şehâdet”le sadâkat geldi Hüseyin
SALİH KÜÇÜK
Evlâd-ı Resûl'ün ortaya koymuş olduğu “istikâmet” anlayışı, tarihe ve ümmetin sadece bir grubuna has bir olgu değildir.
O nedenle Evlâd-ı Resûl, tarihin bütün zamanlarında “ümmetin tamamını kuşatan bir perspektifle ve tevhîdî sürecin özel bir örneği olarak” ele alınmalıdır.
Bu kitapta bilhassa devlet idarecileri, bürokratlar ve diğer sorumlular tarafından dikkate alınması gereken çok önemli ölçüler bulacaksınız.
144 sayfa, tarih-analiz..
--------------------------------------------------------------------------
Kûfe halkının üç büyük ihânetine tanık olmuştur tarih. Hz Ali'ye uzanan zehirli hançer, Hz. Hasan'a yöneltilen ihânet okları ve Âl-i Beyt'e revâ görülen susuz şehâdet; Kerbelâ!..
Bu Hakk'ın ve tarihin üç büyük şâhidi ile yakın dostları, aynı belde ve civar yerleşke mensupları tarafından birbirine benzer ihânetlere uğramış ve şehîd edilmişlerdir. Bu nedenle; evet bu nedenledir ki o beldenin toprağında hayat sürmekte olan Âl-i Beyt'in şehit kanı, asırlar boyunca ümmet hafızasında yine aynı tazeliğini ve aynı acısını hissettirmektedir.
...
Ancak yaşanan bu elim hadiseyi “ümmetin içine fitne salmak için” kurcalayıp duranlara fırsat vermemeli; her müslüman, birlik ve kardeşlik duygularını esas alarak hizmetlerine devam etmelidir. İslâm dünyasının kardeşlik bağlarına ve Ehl-i Beyt'e ithaf edilecek olan “büyük tevbe ve fiili dua” budur. Mü'minlere yakışan da budur! Aksi takdirde “câhiliye davaları” kıyamete değin süregider, bunun vebâli omuzlarımızda kalır...
...
TAKDİM
Bu küçük risale, Allah Resûlü'nü (sallallâhu aleyhi ve sellem) ve O'nun Ehl-i Beyt'ini konu alan sayısız çalışmalar zincirine eklenmiş küçük bir halkadır belki. Ancak kitabın gerek konusu gerek ele alınış biçimi ve okuyucuya sunuş formu, engin bir mefkûreyi öneriyor. Evlâd-ı Resûl'ün ortaya koymuş olduğu “istikâmet” anlayışı, tarihe ve ümmetin sadece bir gurubuna münhasır bir olgu değildir. Bilakis Evlâd-ı Resûl, tarihin bütün zamanlarında “ümmetin tamamını şâmil bir perspektifle ve tevhîdî sürecin özel bir örneği olarak” dikkate alınmalı; analizler buna göre yapılmalıdır. Onları “bilerek veya bilmeyerek” herhangi bir ideolojik fanatizme alet etme yanlışına düşen ve bu nedenle Ehl-i Beyt kavramı üzerinden ümmetin içerisine fitne düşmesine sebebiyet veren bazı insanların yanılgıları da, yine bu hususla alâkalı bir durumdur...
Yazarın konuları ele alış biçiminden de anlaşılmaktadır ki, Ehl-i Beyt öncüleri nin hem hayatı algılamaları hem de algıladıklari her değeri hiç bir mazeret üretmeden hayata kazandırmaları, onların beşerî tasavvurlarının bir uzantısı olarak değil; doğrudan doğruya Hz. Peygamber'den aldıkları terbiyenin ve bunun tabii bir sonucu olarak irşad ahlâkının yüklediği sorumlulukla gelişen bir durumdur. Kitabın muhtevâsında nebevî ahlâkın, hayatın her aşamasına üstün bir davranış ahlâkı olarak nasıl yayıldığını ve bu ahlâkın ne düzeyde bir ehemmiyetle algılanması gerektiği, özellikle ve defaetle vurgulanmaktadır.
Okuyucularımıza yukarıda bahsi geçen hususları özenle ele alarak değerlen dirmelerini tavsiye ediyor; insanlığın iftihârı, son Nebî Hz. Muhammed (sallal lâhu aleyhi vesellem) ve O'nun pâk evlâdının yolu üzerin de sabit kalabilmeyi Cenâb-ı Hak'tan niyaz ediyoruz!
DENİZ GÜLKAN
KAPAK YAZISI
Bir şâh-ı Rusûl duası, Mevlâya yükselen
Cennet gençlerine efendi geldi Hüseyin
İki gözünde nûr olan, Cenâb-ı Zîşânın
Pâyı taht-ı gönüllere Server geldi Hüseyin
Kûfe'de mü'min, Kerbelâ'da â'raf kalıp
Bir tehditle o yemîn-i Kübrâyı unutan
Bey'ât-ı Hak'tan yüz çeviren süfehâya
“Susuz Şehâdet”le sadâkat geldi Hüseyin
SALİH KÜÇÜK
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.